
ANLAMAK MI? ANLATABİLMEK Mİ?
20 Şubat 2023
ÖĞRENMEK KOLAY AMA NASIL ÖĞRENECEĞİNİ BİLİRSEN…
20 Şubat 2023Hiç insanları karpuz seçerken izlediniz mi? Ben çok izledim. İsterseniz şöyle bir düşünelim nasıl karpuz seçtiğimizi? Evet, evet yanlış duymadınız karpuz dedim. Neden karpuz da diğer meyveler değil? Biliyor musunuz? Çünkü karpuzun içini göremiyoruz. Hemen şöyle dediğinizi duyar gibiyim. Kavun, turunçgiller (portakal, mandalina, greyfurt, limon, turunç) gibi meyvelerin de içini göremiyoruz. Ama karpuz farklı. Çünkü kabuğu sert.
Karpuz seçmek deyip geçmeyin. Bu işin ne uzmanları vardır. Biliyor musunuz? Siz sadece sorun “karpuz nasıl seçilir.?” Diye. Size saatlerce anlatır ballandıra ballandıra…
Şimdi karpuzu nasıl seçtiğimize bir bakalım mı?
“Karpuza şöyle bir bakarım, rengi parlak yeşil, çizgileri belirginse çok güzel çıkıyor.”
“Karpuza vururum, tok bir ses çıkarsa iyi karpuzdur.”
“Karpuza dokunurum, vururum, hissederim.”
“Manava seçtiririm daha garanti olsun diye”
“Karpuzu kesmece alırım.”
Sizler hangi yöntemi denerdiniz?
Yeni ve bilinmez bir durumla karşılaştığımızda, bu durumu öğrenme ve karşılama sürecimiz, bizim hayatı algılama biçimimizdir. Öğrenme sitilleri denen kavramı duymuşsunuzdur herhalde. Öğrenme sitilleri her birimizin hayatı öğrenme şeklimizdir. Biz hayatı ve içindekileri nasıl öğreniyoruz? Hangi şekil ve metotla öğreniyoruz? Bunları yaparken hangi duyularımızı kullanıyoruz. Bunların hepsine öğrenim sitilleri diyoruz.
Hepimizin ilkokul birinci sınıftan itibaren bildiği bir konudur duyu organlarımız. Bu duyularımızla öğreniyoruz ve kalıcı hale getiriyoruz bütün bilgileri.
Bu duyularımız nelerdir?
Tatma duyusu,
Koklama duyusu,
İşitme duyusu,
Görme duyusu,
Dokunma duyusu,
İşte tüm öğrenimlerimizi bu beş duyumuzla yapıyoruz.
Biraz geçmişe götürmek istiyorum sizi, gidebildiğimiz en geçmişe doğduğumuz yıllara…
İlk ihtiyaç duyduğumuz şey neydi? Evet, acıkmak, tatma duyumuzu kullandık. Hiç ilk defa limonu tadan bir bebek gördünüz mü? Hem yüzünü buruşturur, hem tatmaya devam eder. Bundan önce tatlı olan şeyleri tattığı içindir yüzünü buruşturması buna rağmen devam eder öğrenmeye çalışır, yeni bir şeydir çünkü bu. Acıyı, tatlıyı, ekşiyi tadarak keşfeder.
Tatmak ve koklamak aynı anda yapılan bir davranıştır ilk zamanlar. Koklayarak öğreniriz kokuları, anlamlarını da bizler öğretiriz, bize öğrettikleri gibi. “Mis gibi, iğrenç kokuyor, kötü kokuyor, güzel kokuyor.” Bunların anlamları hepimiz için farklıdır. Çünkü yaşadığımız çevre farklıdır.
İşitiriz kulaklarımızla, duymayınca hemen deriz, “ıh, anlamadım ne dedin, duyamadım…” hep duymak isteriz güzel sözler. “aferin, çok güzel yaptın, ne de güzelsin, harikasın, muhteşem…” duyduk mu kötü ve kaba sözler yüzümüz düşer. “Lan, beceriksiz, çirkin, yapamazsın…” sen seç hangisini duymak istediğini.
Görürüz gözlerimizle, bazen bakarız görmeyiz bazen de görürüz bakmayız. Ancak her zaman gördüğümüzü unutmayız. Bir de gönül gözüyle görenler vardır. Onlar için göze ihtiyaç yoktur. Onlar hiç görmezden gelmezler.
Dokunuruz tüm vücudumuzla, hissederiz her şeyi, anlam yükleriz. Hele bir de yüreklere dokunmak var ya işte onu hiç unutmayız.
Nereden nereye geldik gördünüz mü? Karpuz deyip geçmeyin. Onu seçerken anlıyoruz hangi duyumuzla dünyayı keşfettiğimizi. Ee o zaman mevsimin son karpuzlarını seçerken kendimizi izleyelim acaba ben işitsel miyim? Görsel miyim? Yoksa dokunsal mıyım? Karpuzu neden öyle seçtiğinizi anladığınızda hayatı yeniden keşfedeceksiniz ve öğrenmenin ne denli keyifli bir şey olduğunu fark edeceksiniz…