
SORMAK… PEKİ NASIL?
20 Şubat 2023
EĞİTİMİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK ENGEL, ALAY!
20 Şubat 2023“Ben birine bir şey öğretmeden önce, onunla ilgili nasıl soru sorulacağını öğretirdim.” Diyor bir düşünür. Ne güzel de demiş öyle değil mi? Bir şeyleri öğretmek soru sormakla mümkün. Öğrenmekte…
Sizce neden soru sorarız? Tabii ki meraktan…
Peki, merak ne demek; TDK sözlüğüne göre “bir şeyi anlamak ve öğrenmek için duyulan istek”
Yeni bir şeyler öğrenirken istek duyuyor muyuz? Birçoğumuz buna “evet” cevabını veriyordur sanırım.
Böyle bir durumdayken yani yeni bir şeyler öğrenirken aklımızdan birçok soru geçer. “bu nedir?”, “nasıl olmuş?”, “nerede kullanılıyor?” vb. işte başladı merak ve sürüklüyor oradan oraya. Bu halde iken aklımıza gelen bu ve nicesi soruları kendi kendimize çözmek yerine iki şey yapmalıyız. Birincisi en kolay ve en garantili olanı bir bilene sormalıyız. Bilen kişi bize hem aklımızdaki soruların cevabını verirken hem de yaşadığı tecrübeleri de aktarır. O zaman bu öğrendiğimiz bilgiler kalıcı olur. İkincisi de araştırarak öğrenmek. Günümüzde bu alan daha kolay gibi görünse de (internet, sosyal medya vb.) sorularımızın cevaplarını araştırdığımız bu alanların verdikleri bilgilerin doğruluğunu test etme imkânımız yok. Bazen bildiğimiz şeylerin bile tam tersi bilgiler verilen durumlar oluyor. Kısaca bilgilerin kaynağına tam olarak ulaşamadığımız gibi tecrübe de aktarılmadığından bu bilgiler kalıcı olamıyor.
O zaman bir bilene sormalıyız. Peki, bilen kim? Öğrenmek istediğimiz ya da ilgimizi çeken şeylerin uzmanı. Yani ne ile ilgiliyse öğrenmek istediklerimiz onun uzmanı. Motor ustası, mühendis, avukat, çiftçi, ayakkabı boyacısı, öğretmen, doktor, Pdr uzmanı, psikolog, halkla ilişkiler, güvenlik, muhasebe, insan kaynakları, inşaat ustası, kaynakçı, anne, baba vb. Tamam anladım her şeyin bir uzmanı var. Var var olmasına da aynı meslekte olmasına rağmen her biri aynı bilgi ve tecrübeye mi sahip? Hayır, tabii ki de değil. Zaten uzman dedik. Yani yaptığı işin hakkını veren ve onunla ilgili yaşanmış hikâyeleri olan kişi. Ne de zormuş demeyin, bunu anlatması zor ama etrafımızda kolayca bulabiliriz böylelerini…
Bir bileni bulduk diyelim. Peki, sormak kolay mı? Elbette değil. Zaten asıl mesele soru sorabilmekte, sorunun cevabını bileni bulmakta değil.
Soru sormak neden bu kadar zor? Çünkü bana göre soru sormak duygusal bir durum. Belki sorunun kendisi değil ama sorunun sorulduğu ortam, sorunun değerlendirmeye açıklığı, yargılanma korkusu, alay edilme korkusu, doğru iletişim kuramama endişesi soruyu sorana duygusallık oluşturuyor. Heyecan basıyor, kalp atışlarımız hızlanıyor, sesimiz titriyor vb. duyguları bazen çok, bazen az yaşıyoruz. Bu duyguları yoğun yaşıyorsak merak azalıyor, öğrenmek istediğimiz şeylerden uzaklaşıyoruz. Bu da bizim öğrenmemizi olumsuz etkiliyor. Ben de hiç böyle durumlar olmuyor diyorsanız sizi tebrik ederim. Büyük bir sorunu halletmişsiniz. Ya çocuklarımız, bunları kolayca halledebiliyorlar mı? Bence çok zorlanıyorlar. Onlara yargılamadan soru sorma fırsatı verip bu sorunu çocukken çözmelerine yardımcı olalım. İleriki hayatlarında birileri onlara “bu soru da sorulur mu?” ya da “bu da soru mu?” diye yargılandıklarında “evet sorulur. Ne var bunda” diyerek etkilenmeden cevap verebilsinler. Öğrenmenin en önemli metotlarından birisi olan soru sormayı içselleştirip hayatlarını yeniden keşfetsinler.
Şimdi size bir soru soracağım. Neden?